DOĞRU YOL PARTİSİ
PARTİ PROGRAMI
DEMOKRASİ ANLAYIŞI
DYP Demokrasinin ileri şeklini hedef alır ve demokrasinin bütün kurum ve kuruluşları ile gelişmesini sağlayacaktır.
Yıllardan beri herkesin şikâyetçi olduğu lider sultasını ortadan kaldırmak için büyük çaba gösterecektir. Lider demokrasisinden partiler demokrasisine geçilecektir. Bunun için ilk iş olarak Genel Başkan, İl Başkanı ve İlçe Başkanı adaylarımızın adaylıklarını teminat altına alacak ve kongrelerde konuşma yapmaları sağlanacaktır.
Makul bir Merkez yoklaması dışında, hâkim teminatı altında delegasyonun iştiraki ile aday yoklaması yapılacaktır. Hedef üyelerin katılımı ile önseçimle milletvekili adaylığı tertip edilecektir.
TEMEL HAK ve ÖZGÜRLÜKLER
Tüm vatandaşların temel hak ve özgürlükleri, gelişmiş demokrasilerdeki özgürlük anlayışına paralel olarak uygulanmasına çalışılacaktır.
Vatandaşlarımızın Anayasamız’ın teminatı altındaki, sağlık sorunları ile gerektiği gibi ilgilenilecek, bu konudaki yakınmaların köklü çözümlerle önüne geçilecektir.
LAİKLİK, DİN ve VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ
Din, vicdan ve ibadet özgürlüğü Anayasa’nın teminatı altındadır. DYP bu özgürlükleri bütün vatandaşlarımızın doğuştan varolan kutsal ve medeni hakları olarak görür. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Laikliği dine karşı bir kavram veya dinsizlik olarak görmeyiz.
EKONOMİ
DYP’nin ekonomik görüş ve düşüncelerine milletimiz yabancı değildir. Her ülkenin sosyal ve ekonomik yapısında mevcut olan sermaye ve emek arasındaki dengenin muhafazasında son derece dikkatli hareket edilecektir.
Hür demokratik düzenin tabii gereği olan kişinin dilediği sahada çalışma hürriyetinin serbest teşebbüsü mevcudiyeti, korunması ve gelişmesi ile mümkün olacağına inanıyoruz. Ferdin yaratma gücünün teşebbüs kabiliyetinin ekonomik ve sosyal gelişmede feda edilmesinin mümkün olmayan bir unsur olduğu inancındayız. Kalkınmada başarının özellikle hürriyet içinde refaha ulaştırıcı kalkınmanın ancak bu sayede mümkün olabileceğine inanıyoruz. Değişen dünya şartlarını paralel olarak sanayileşmenin teşvik edilmesi yeniden gözden geçirilerek yeni ve rasyonel esaslara bağlanacaktır. Sanayi ve sanayicinin teşviki DYP için gaye değil, toplumu milli refaha ulaştıracak olan bir vasıtadır.
Sanayinin gelişmesi ile tarımın gelişmesini birbirinden ayrı olarak düşünmüyoruz. Tarımdaki verimin arttırılması hem köylünün artan satın alma gücü sayesinde sanayi mamüllerine pazar temin edilmiş hem de sanayinin muhtaç olduğu insan gücünün tarım üretiminden sanayiye intikal etmelerine imkân vermiş olur.
Sanayinin daha fazla gelişmesi, tarım üretimindeki verimin artmasını sağlayacak. Aynı zamanda bir kısım sanayide değerlendirilebilecek hammaddelerin sürüm bulması sureti ile tarımı çeşitlendirecek ve geliştirecektir. Hedefimiz Türkiye’yi dünyada ilk on büyük ekonominin içine sokmaktır.
Türkiye dünya ekonomisinde büyürken iç dengeler ve gelirin dağılımı bakımından bazı kesimlerin aleyhine olarak bazı kesimlerin dikey büyümesini önleyen sosyal ekonomik tedbir ve politikalar uygulanacaktır. İşte bu suretle sosyal adaleti gerçekleştirmek için herkese daha fazla refah payı parolamız olacaktır.
TARIM
Türkiye’de uygulanan politikalar, Türk tarımını ve Türk köylüsünü bitirmiştir. Tarımla uğraşan nüfus perişandır. Türk tarımı ve Türk köylüsü için büyük bir master plan uygulamaya konulacaktır. Sanayi ülkesi olan ABD’de nüfusun % 4’ü ve yine sanayileşmiş AB de nüfusun % 8’i tarımla uğraşmaktadır. Buna rağmen buralarda tarım büyük ölçüde desteklenmektedir. Biz de ise üzülerek ifade edelim ki kösteklenmektedir. Bu kösteklenme Türkiye’ye kasten yapılmıştır. Ya da köylü unutulmuştur. Batı da nüfus tarımdan sanayiye kaydırılmıştır. Ama bu hızlı sanayileşme işgücü açığını kapatmak için tıpkı bir akarsu gibi kendiliğinden tabii seyri içinde gerçekleşmiştir. Biz de ise sanayide istihdam yaratılmadan eğer tabiri caizse köylünün boğazı sıkılmak ve rızkı kesilmek suretiyle yapılmak istenmektedir.
Bu meseleyi çözmek ülkenin selameti bakımından boynumuzun borcudur.
YABANCI SERMAYE
Yabancı sermaye bizim 50 yıldır savunduğumuz bir olgudur. Ancak yabancı sermayenin anlamı, kavramı ve manası itibarıyla bugünkü iktidarla mütabık kalmamız mümkün değildir. İktidar yabancı sermaye deyince emanet olarak gelen borsaya yatırım yapan ve istediği zaman da çıkıp gidecek parayı anlamaktadır.
Biz yabancı sermaye denilince dövizle birlikte ileri teknoloji getiren, sabit yatırım yapan, iş sahası açan, üretim yapan ürettiğinin bir bölümünü iç piyasaya süren, diğer bölümünü ihracat yaparak tekrar döviz kazandıran ve vergi veren sermayeyi anlamaktayız.
EĞİTİM ve GENÇLİK
Eğitim ve gençlik birbirinden ayrılamaz mevhumlardır. Türkiye’nin geleceği olan gençlerimizin iyi bir meslek sahibi olmaları için en büyük problemimiz olan üniversite kapılarının kendilerine açılması boynumuzun borcudur.
Uygulayacağımız üniversite reformu neticesinde hiçbir lise mezunu açıkta kalmayacaktır.
İÇ ve DIŞ POLİTİKA
Tüm dünyanın lanetlediği terörün tahribatı sonucunda ortaya çıkan, şehit anarlının gözyaşları dramına son verilecek köklü çözümler üretilecek, tüm Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlanacaktır.
Ülkemizin üniter devlet yapısı korunacak, tek devlet, tek bayrak, tek ulus anlayışı sağlanacaktır.
Dış politikada Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” prensibi düsturumuz olmakta devam edecektir. Bugüne kadar uygulanan devlet politikası devam ettirilecektir. Ancak DYP iktidarında olayların arkasında giden bir Türkiye değil, olayların önünde giden ve olaylara yön veren bir Türkiye politikası ortaya konacaktır.
Bu güne kadar Türkiye’nin kullanamadığı fırsatların, bizim iktidarımızda kullanılacaktır. Uluslar arası camiada Türkiye düşmanlığından çekinilen, dostluğu aranılan bir ülke haline getirilecektir.
AB’nin büyük ve güçlü üyesi olmamız için, bugüne kadar benimsediğimiz çağdaş politikalar devam ettirilecektir.Ancak AB üyeliği Türk Milleti’nin gururundan fedakarlık etmeden gerçekleştirilecektir.
AB üyeliğini önemsemekle beraber asıl hedefimiz Türk Milleti’nin AB halkı gibi yaşama-hayat seviyesine ulaştırılmasıdır.
Kıbrıs politikamız (kapatılan) Demokrat Parti ve Adalet Partisi politikalarının devamı istikametinde seyredecektir.
Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar ve Kafkasya ile ilgili kopukluğumuz süratle giderilecek, bu ülkelerde eskiden olduğu gibi ağabey rolünü yeniden kazanacağız.
Netice itibariyle, Aziz Milletimize daha fazla ÖZGÜRLÜK, daha fazla REFAH PAYI taahhüt ediyoruz.